Güneş‘ten sonraki yedinci gezegen, Güneş Sistemi‘nin en büyük üçüncü ve en büyük kütleli dördüncü gezegeni olan Uranüs, teleskopla keşfedilen ilk gezegendir.
İçine 63 Dünya sığacak kadar büyük olan Uranüs, Güneş Sistemi‘mizin en büyük üçüncü gezegeni ama bir gaz devi olduğundan kütlesi Dünya‘nınkinden sadece 14,5 kat fazladır. Fotoğraflandığında açık mavi renkte ve sakin görünen gezegenin karmaşık bir halka sistemi var. Gezegenin gazdan oluşan ana kısmının etrafında dönen 27 uydusu da var.
Güneş‘e olan uzaklığı nedeniyle gezegenin bulut tavanında sıcaklık -214°C ve Dünya‘dan çok uzak olduğundan inanılmaz derecede soluk görünüyor. Bu yüzden de 1781’de gökbilimci William Herschel tarafından keşfedilene kadar gezegen olduğu anlaşılamadı.
Atmosfer
Metan buzundan oluşan bulutlar, gelen güneş ışınlarının kırmızı dalga boylarını soğuruyor. Bu yüzden Uranüs mavi görünüyor. Kızılötesi güneş ışığı metan üzerine vurması bir sis oluşturuyor. Bu sis, atmosferin alt katmanlarını bizden gizliyor. O yüzden de gezegen gayet sakin görünüyor.
Halbuki bu dingin yüzün altında sürekli değişen, hızı saatte 800 km’yi bulan şiddetli rüzgarlar, gezegenin dönüşü yüzünden bir oraya bir buraya taşınan devasa amonyak ve su bulutları var. Uranüs, Güneş‘ten aldığı azıcık ısıyı da dışarı yayıyor ve alışılmadık derecede soğuk bir çekirdeğe sahip.
Halkalar
Gezegenin 11 halkası var ve bunlar Dünya‘dan bakıldığında eğik duruyor. Gezegenden uzaklıkları 12.500-25.600 km arasında değişiyor. Halkalar birbirlerinden çok uzak ve çok da ince, yani halka sisteminin halkadan çok boşluktan oluştuğu söylenebilir.
İç ve dış halka dışındaki tüm halkaların genişliği 1-13 km arasında değişiyor. Kalınlıklarıysa 15 km bile değil. Halkalar toz parçacığı, kaya ve karbon bakımından zengin kömür benzeri parçaların bir karışımı. Bu halkaların ilk beşi 1977’de, Kuiper Uçan Gözlemevi tarafından keşfedildi.
Yapı
Uranüs kesin hatlarla ayrılmış üç bölümden oluşuyor. Hidrojen, helyum ve diğer gazlardan oluşmuş bir atmosfer; su, metan ve amonyak buzundan oluşan iç katman; kaya ve buzdan oluşmuş küçük çekirdek.
Gökbilimciler, Uranüs’ün gezegenin dönüş ekseninden 58,6° sapmış olan manyetik alanının buzlu katmandaki elektrik akımları tarafından üretildiğini düşünüyor.
Gaz halindeki hidrojen ile sürekli hareket eden metan ve amonyak buzlarından oluşan büyük katmanlar, gezegenin kütlesinin hacmine kıyasla bu kadar düşük olmasının da sebebi.
Yörünge
Muhtemelen gençken bir başka gezegenle çarpışması sonucu kalıcı olarak 98 derece yana yatmış olan bu gezegenin Güneş yörüngesinde tek bir tur atması 84 yıl sürüyor. Bu eğiklik yüzünden gezegenin bir kutbu 21 yıl boyunca kesintisiz güneş ışığı alırken diğeri sürekli karanlıkta kalıyor.
Gezegenin yörüngesinde aldığı güneş ışığı, Dünya‘ya düşenin yalnızca dörtte biri. Uranüs’ün günötesiyle (yörüngesinde Güneş‘ten en uzak olduğu nokta) günberisi (Güneş‘e en yakın olduğu nokta) arasında 186 milyon kilometre fark var.
Uranüs’ün Uyduları
Oberon: Uranüs’ün keşfedilen ilk uydusu.
Ariel: Ana uydular arasında en parlak genç yüzeye sahip.
Umbriel: Ana uyduların en koyusu ışığın yalnızca %16’sını geri yansıtıyor.
Titania: Uranüs’ün en büyük uydusu buzlu yüzeyi sayesinde gri görünüyor.
Miranda: Yarıklarla dolu, bölük pörçük bir yüzeyi var. Voyager 2 1986’da Uranüs’ün yanından geçerken yalnızca gezegeni değil, uydularından birçoğunu da gözlemledi ve en içteki Miranda‘ya 32.000 km kadar yaklaştı.
Verona Rupes: Uranüs’ün uydusu Miranda‘daki bu uçurumun ABD’deki Büyük Kanyon’dan on kat derin, yani on kilometre derinlikte olduğu tahmin ediliyor. Bu da onu tüm Güneş Sistemi‘ndeki en derin uçurum yapıyor.
Kaynak: How It Works