Sultan Melikşah Dönemi (1072-1092)

Alparslan’ın beklenmeyen erken ölümü üzerine yerine oğlu Melikşah geçti. Alparslan, oğlu Melikşah’ı veliahdı olarak ilan etmiş ve onu yetiştirmeye başlamıştı. Ancak Alparslan öldürüldüğünde Melikşah henüz 18 yaşındaydı. Üstelik diğer kardeşleri de saltanat makamına göz dikmiş, kendisiyle mücadele içerisine girişmişti.

Genç yaşına rağmen babası Alparslan tarafından bizzat saltanat makamına hazırlanan Melikşah, hem kardeşlerine hem de genç yaşına rağmen Saltanatına sahip çıkarak bu büyük sorumluluğu üstlendi ve  Büyük Selçuklu Devletine tarihinin en parlak dönemini yaşattı.

Melikşah, ilk olarak babasının yarım bıraktığı Karahanlı Seferini tamamladı. Zira Karahanlılar, Sultan Alparslan’ın vefat etmesini fırsat bilerek Gazneliler ile birlikte ülkenin doğu sınırlarına taarruzlar düzenliyor, Selçukluların batıya doğru kayacağını ümit ederek hâkimiyetini kaybettikleri bölgeleri tekrar kazanabilmeyi ümit ediyorlardı.

Melikşah, tahta geçtiği ilk yıl önce Karahanlılar sonra Gazneliler üzerine taarruz ederek ülkesinin doğu sınırlarındaki güvenliği tahsis etti ve Termez’in alınmasıyla da bölgede Selçuklu hakimiyeti kesinleşmiş oldu. Melikşah’ın genç yaşta tahta geçmesini fırsat olarak gören amcası Kavurd’da Bağdat’dan baş kaldırarak isyan hareketine girişince Kavurd’un isyanını da bastırarak hem dış hem de iç tehditlere karşı Devletini güvence altına aldı (1073).

Alparslan döneminde ağır şartlar altında barış imzalamak zorunda bırakılan Bizans, anlaşma şartlarını ihlal etmeye başlamıştı. Bunun üzerine Anadolu seferlerini hızlandırarak Anadolu’daki Selçuklu hâkimiyeti pekiştirildi. Anadolu, İç Asya, Türkistan ve İran coğrafyaları tamamen Selçuklu Hakimiyeti altına girmiş durumdaydı. Bu coğrafyanın tam ortasında bulunan Suriye ise halen Fatımilerin kontrolündeydi. Devam eden yıllarda Suriye ve Kudüs’te uzun süredir hâkimiyet kurmuş olan Fatımilerin üzerine taarruzlar düzenlenerek bu bölgeleri de Büyük Selçuklu Devleti hakimiyeti altına alındı (1078).

Büyük Selçuklu Devletinin önlenemez ilerleyişi müteakip yıllarda da şiddetlenerek devam etti. İç ve Sınır tehditlerini ortadan kaldırıp Suriye’yi hakimiyeti altına katan Melikşah, 1078-1079 yıllarında Kafkaslara doğru taarruzlara girişerek Gürcistan Krallığını ve bölgede hüküm süren diğer mahalli krallıkları hakimiyeti altına aldı. Anadolu, Orta Doğu ve İç Asya’yı hakimiyeti altına alan Melikşah’ın yeni hedefi Arap Yarımadası oldu. Arap yarımadasının güvenliğini tahsis etmek için stratejik öneme sahip olan Hicaz, Yemen ve Aden Körfezi de Selçukluların idaresi altına girdi (1086).

1080’li yılların sonuna gelindiğinde ülkenin doğuda bulunan Karahanlılar oldukça zayıflamış ve dış tehditlere karşı kendilerini savunamayacak duruma gelmişlerdi. Melikşah, Doğu-Batı Karahanlılar arasındaki münasebetlere müdahil olarak Batı Karahanlıları siyasi muhafazası altına almaya başladı. Zamanla Selçuklu hâkimiyetini kabul eden Batı Karahanlılar artık müstakil olarak kendilerini idare edemeyecek duruma geldiler.

Bunun üzerine Melikşah, Batı Karahanlıların en önemli kentlerinden biri olan Buhara’yı ve Semerkand’ı zapt ederek bu önemli Türk-İslam coğrafyasını hakimiyeti altına aldı (1089). Batı Karahanlı Devleti artık Selçuklu himayesi altına girmişti. Artık Karahanlı Hükümdarı bir vali gibi  Melikşah’a bağlı olarak görev yapıyor, hatta Karahanlı Hükümdarlarını bizzat Melikşah tayin ediyordu.

Kafkaslarda, İç Asya ve Orda Doğuda hâkimiyet sahibi olan Selçuklular, Büveyhioğulları döneminde bölgeye yerleşen Mervaniler’in Bağdat’dan Diyarbakır’a doğru ilerleyerek Urfa, Halep ve Antakya bölgelerinde etkili olması hasebiyle bölgenin denetimini tam olarak sağlayamamıştı.

Hakimiyet alanlarının tam ortasında bulunan bu denetimsiz bölgeyi bertaraf etmek için bizzat ordusunun başına geçerek düzenlediği seferlerde Urfa, Halep, Antakya, Diyarbakır bölgelerini kontrolü altına alarak Doğu Akdeniz kıyılarının güvenliğini sağladı (1088-1089).

Melikşah, 1092 yılında kim olduğu belirlenemeyen bir kişi tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yemeğine karıştırılan zehirle öldürülen Melikşah, hâkimiyet sürdüğü 20 yıl boyunca Büyük Selçuklu Devletini Türk Tarihinin yüz ölçümü bakımından En Büyük Coğrafyasına sahip ülkesi haline getirmişti. Melikşah öldüğünde arkasında Marmara Denizinden Kafkaslara, Balkaş-Issık gölünden Kuzey Afrika’ya uzanan muazzam büyüklükte bir Devlet bıraktı (1092).

Kaynak:türktarihi.com

Yorum yapın