Truva Antik Kenti

Truva antik kenti hikayesi Eski Yunan’ın en büyük yazarlarından Homeros tarafından mitolojik bir şekilde yazıldı. İlyada Destanı Kral Agamemnon komutasındaki Yunanlılarla Kral Priam’ım halkı Truvalılar arasındaki savaşları anlatır. 19. yüzyılın başlarına kadar bu destanda adı geçen mekanlar, olaylar ve insanlar hayal ürünü olarak değerlendiriliyor, Truva şehrinin uydurma bir mekan olduğu düşünülüyordu. Ancak 1870’de bugün Çanakkale sınırları içinde bulunan Truva kentinin harabeleri keşfedildiğinde ve burasının destanda adı geçen yere ne kadar benzediği görüldüğünde her şey değişti. Kazılar devam ettikçe ortaya çıkan ve Bronz çağına tarihlenen kalıntılar Truva’nın bir zamanlar gerçekten var olduğunu kanıtladı.

Truva ilk defa Alman iş adamı Heinrich Schliemann (1822-1890) tarafından keşfedildi. Çok başarılı ve zengin biri olan Schliemann 46 yaşında emekli olduktan sonra kendini Truva kentini bulmaya adadı. Bir din adamı olan babası ona çok küçükken yılbaşı hediyesi olarak Ludwig Jerrer’in Resimli Dünya Tarihi kitabını hediye etmişti. Kitaptaki Truva Savaşı tasvirinden çok etkilenen genç Schliemann herkes tarafından mitolojik bir şehir olarak bilinen Truva’nın gerçek dünyadaki yerini aramayı hedefledi. Yunanistan’da gerçekleştirdiği kazılardan sonuç alamadıktan sonra Türkiye’ye geldi ve Homeros zamanında Küçük Asya olarak bilinen bu topraklarda aradığını buldu.

Truva Roma döneminin son zamanlarında terk edilmeden önce yaklaşık 3000 yıl boyunca insanlığa ev sahipliği yaptı. Günümüzde denizden kilometrelerce uzakta olduğu için Homeros’un destanındaki tasvire uymadığı söylenebilir, ancak hidrologlar Truva’yı çevreleyen kara yapısının binyıllar içinde çok değiştiğinin altını çiziyor. Carol G. Thomas ve Craig Conant Truva Savaşı isimli kitaplarında denizden Truva’ya kadar ulaşan bir girinti olduğunu, zamanla kuruyup karaya katıldığını gösteren kanıtlar bulunduğunu belirtiyor. Her durumda, yaptıkları çalışma günümüzde Hisarlık olarak bilinen bu bölgenin Truva’nın kalıntıları olduğunu kanıtlar nitelikte.

Truva Antik Kenti
Truva Antik Kenti

Truva Çok Kez Yıkıldı

Şehir yüzyıllar içinde defalarca yeniden inşa edildi ve genişletildi. Arkeologların büyük kısmi Truva’yı dokuz farklı şehir dönemine ayırıyor. Bir kısmı ise böyle bir kategorizasyonun fazla basit olduğunu düşünüyor. Grove Klasik Sanat ve Mimari Ansiklopedisi bu şehir dönemlerinin toplamda 50 farklı dönemi bünyelerinde birleştiren parçalar olduğunu söylüyor.

1.ve 5. Truva dönemi Bronz çağında geçiyor ve bu süreçte Truva bir tarım toplumuna ev sahipliği yapan bir kent. Çevresinde tarım alanları olan bir merkez. 2. Truva döneminde şehrin önemli binalarının ve tapınakların yüksek bir yerde toplandığı bir akropol inşa edildi. Bu dönemde Truva kralının tuğladan, Megaron plana uygun olarak inşa edilmiş olan bir sarayı var.

Bu dönemde şehir üstünde Orta Doğu etkisini görüyoruz. 2. Truva dönemi bir yangınla son buluyor, ancak Bronz çağından kalma hazineler kurtuluyor (bu hazine Schliemann tarafından Priam’ın Hazinesi olarak tanıtıldı, ancak bu tespit hatalıydı). Bu hazinenin içinde basit ancak ilginç altın tabaklar ve benzeri eşyalar ve çok etkileyici altın taçlar bulundu. Arkeologlar daha sonraki araştırmalarında elde ettikleri bilgilerle Schliemann’ın bu hazineyi tek seferde bulmadığı, farklı yerlerde bulduğu kalıntıları tek bir yerde topladığı kanısına vardılar.

Daha sonra inșa edilen Truva kentleri daha takviye edilmiş bir şekilde kuruldu. Bu da bize önceki Truva’yı yerle bir eden yangının kaza ile olmadığını, istilacı güçler tarafından çıkarıldığını düşündürüyor. Bu yeni Truva’daki binalar kerpiç yerine taştan inşa edildi.

Truva bölgesinde at yetiştiriciliği 6. ve 7 Truva zamanında başladı. Şehir bu dönemle gözle görülür bir büyüme kaydetti. Meydana getirilen görkemli eserler arasında en etkileyicisi hiç şüphesiz 140 metre boyunca uzanan, beş metre yüksekliğindeki şehir surlarıydı. Bu sur ve gözetleme kuleleri, şehri “ele geçirilmez” kılıyordu.

Homeros destanındaki Truva, 6. veya 7. Truva olabilirdi, ancak 6. Truva’nın deprem tarafından yıkılmış olması, ünlü Truva atı hikayesini havada bırakıyor. Homeros’un anlatımında Yunan kuvvetleri geri çekilirken Truvalılara saygı hediyesi olarak dev bir tahta at bırakırlar. Ancak bu atın içi Yunan askerleri ile doludur. Truvalılar atı şehir surlarının içine alırlar. Gece olduğunda atin içinden çıkan Yunan askerleri surların kapısını açar ve Yunan ordusunun Truva’ya girmesini sağlarlar. Yunan ordusu şehrin içine girdikten sonra yağmalar, yakar, yıkar ve Truva’yı tarihten siler. Homeros destanında sözü edilen Truva’nın milattan önce 1300-1200 yılları arasında yaşayan 7. Truva olması kuvvetle muhtemel. Bu şehir, destanda anlatılan Truva’ya çok benziyor.

7. Truva Antik Kenti Dönemi

7. Truva Antik Kenti dönemi de 7a ve 7b olmak üzere iki bölüme ayrılıyor. Amerikalı arkeolog CW Blegen’e göre Truva 7a “bir, ya da en fazla iki nesil boyunca” ayakta kaldı. Truva savaşında yakılıp yıkılan şehir işte bu Truva 7a idi. Şehre geri dönen halk, 7a’nın yıkıntılarının üzerine Truva 7b’yi inşa ettiler.

Truva 7a oldukça dar bir bölgeye sıkışmış bir şehirdi. Şehri surlarla çevirmek yerine Truva 6’nın yıkılan surlarının içine inşa ettiler. Bu yüksek surlar zaman zaman tamir edilerek devam edildi. Şehrin en ilginç özelliklerinden biri, tüm konutların altında neredeyse 20 kişiyi alacak büyüklükte birer mahzenin olması. Kuşatma sırasında dayanabilmek için yiyecek ve içecek buraya stoklanıyor olmalıydı. Kazılar sırasında kayda değer sayıda çanak çömlek bulundu.

Çoğu Truva 6 stilinde, bir kısmı ise Miken (Yunan anakarası ve çevresindeki adalarda Bronz çağının sonu) dönemi esintilerini taşıyor. Bazı buluntular ise hepsinden farklı, turuncu bir sır ile kaplı. Truva savaşından sonra inşa edilen Truva 7b daha uzun süre yaşadı, ancak diğer Truva’lar kadar görkemli değildi. Sonunda o da gerilemeye başladı ve milattan önce 1000’de şehir tamamen terk edildi.

Milattan önce 700 yılında şehir Ilion adıyla tekrar kuruldu (Truva 8). Truva 8 milattan önce 85’te Romalılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Daha sonra kurulan son yerleşim yeri olan Truva 9 artık bir Roma kentiydi. İmparator Augustus burayı Roma tarzı gösterişli binalarla doldurdu, hatta Yunan bilgelik tanrısı Athena adına bir tapınak da inşa ettirdi.

Şehir bir süre sonra önemini kaybetti, çünkü o bölgede artık İmparator Constantine tarafından inşa edilen Constantinople (İstanbul) yükseliyordu. 12. ve 13. Yüzyılda bölgede ufak tefek yerleşimler kurulmuş olsa da, tapınaklardan alınan taşlar başka yerlerde inşaat işlerinde kullanıldığı için şehir yavaş yavaş yok oldu. İki bin yıl içinde, eski dünyanın en görkemli şehirlerinden biri, tamamen tarih sahnesinden silindi.

Kaynak: Nasıl Çalışır

Yorum yapın