Hava dalışçıları, “ram air” paraşütlerini yaklaşık 600 metrede açar. Bu dikdörtgen kumaş tabakaları havayla dolan hücrelere bölünmüş iki katmana sahiptir. Tamamen açılınca kanat görevi gören bir şekil oluştururlar. Hava direnci yer çekimi kuvvetine karşı koyar, bu da dalışçının son hızını %90’dan fazla azaltır. Yere saniyede 55 metre hızla çarpmak yerine saniyede 5 metreye kadar yavaşlarlar. BASE jump’çılarsa yere çok daha yakından atlayarak paraşütle atlamayı bir sonraki seviyeye taşıyor.
BASE kelimesinin açılımı “Bina, Anten, Köprü ve Dünya” (İngilizce “Building, Antenna, Span, Earth“). BASE jump’çılar bu nesnelerden birinden atlıyor. Yani inişlerine 610 metreden daha alçakta, bazen 91 metre yükseklikte başlıyorlar. İşin heyecanı zamanlamada. Paraşütlerini açmak için sadece saniyeleri var ve her hareket önemli.
“Wingsuit” denilen tulum, kollarını planöre dönüştürüyor ve genellikle paraşütü elle açabilmek için ellerinde tutuyorlar. Hatta bazıları, düşerken paraşütü otomatik olarak açmak için atladıkları nesneye bağlanmış sabit bir ip kullanıyor.
Son Hız
“Son hız”, bir nesnenin düşerken erişebileceği maksimum hızdır. Bu hız iki şeye bağlı: nesnenin ağırlığı ve zıt yöndeki direnç. Bir BASE jump’çı atlayınca yer çekimi tarafından aşağı çekilerek zemine doğru ivmelenir. Düşerken hava parçacıklarına çarpar ve bu parçacıklar vücuduna yukarı doğru bir kuvvet uygular.
Ne kadar hızlanırsa parçacıklara o kadar sert çarpar ve daha fazla dirençle karşılaşır. Sonunda hava direncinin yukarı doğru kuvveti yerçekiminin aşağı doğru kuvvetine eşitlenir ve daha fazla hızlanamaz. Wingsuit ve paraşüt yüzey alanını arttırarak daha fazla hava parçacığına çarpıp son hızı azaltmasını sağlar.
Kaynak: How It Works